Tik, tak, tik, tak…
Gözler açılır
Kadifeden ağır bir perde gibi
Ense köküne saplanmış bir mermi
Bu ağrı hiç geçmeyecekmiş gibi
Dalga geçer gibi içeri giren güneş
Sırıtıyor haşarı çocuk gibi
Saatin sesi ritm veriyor bu hezeyâna
Benzin döküyor beynimdeki yangına
Yataktan kalmak cesâret istemekte
Hele başımı soluma çeviremiyorum
Bir kucak dolusu boşlukta
Bir cehennem dolusu acı çekiyorum
Varlık bu kadar mutluluk vermiyor
Ama yokluk dediğinde ortalık kan revân
İşte buna ilâhî adâlet deniyor
Küfretse de, kıvransa da âciz insan
Bacaklarım hissiz birer makine gibi
İtiyorlar beni tapındığım mezarımdan
İsyânı boşadır artık yalnız kalbimin
O da kölesi olacak zamanla sinirlerimin
Bir yokluktan bu kadar varlık çıkmamalı
Bu kadar satır, bu kadar lânet, bu kadar intihar
Bir çâre vermeyen tanrı, bir çâre vermeyen kitap
Bu katliâmda, bu işkencede neye yarar?
Dünki “sen”, şimdiki “o” oluverdi ân içinde
Bir yabancılaşmanın ağrısı eksikti içimde
Yattığın yerden arınacaksın benden, ne rahat!
Ben yaşadıkça sana bürüneceğim bu evde
Daha ayağa kalkmadan “gibi”lerine boğuldum
Buradaymışsın gibi,
Dokunuyormuşsun gibi,
Bakıyormuşsun gibi,
Öpüyormuşsun gibi…
“Gibi”lerden şarapnellerle doldu göğsüm
Kanamasın diye ciğerlerimi söktüm
Ama doğa boşluk sevmez ya hani
Bu boşluğa sensizliğin zehrini gömdüm
O zehirle dolu bir akvaryumdayım şimdi
Koridorlar, odalar, hepsi birer tuzak
Dondurucu bir fırına dönüşen bu ev
Şeytan’a çok yakın, Tanrı’ya çok uzak
Bir doz umursamazlık için neler vermezdim!
Göğüs kemiğimi yarıp içime saplasam
Sıksam bütün ilâcı can çekişen damarlarıma
Kalbimi durdurabilsem, bir süre nefes almasam
Sanırım sana uyacağım ben de dayanamayıp
Tutunmak için bir dal yokken düşmek kader
Neden çâresizken çekip gitmek bu kadar ayıp?
Acıyı yaratan çâreyi unutmuşsa, buna ne der?
Sokaktan gelen her cıvıltı ve her ses ile ördüm
Bu örüntüyle kendime bir senfoni biçtim
Sâdece ben dinleyeceğim, ben alkışlayacağım
Çünkü herkes buna sağırken ben duyacağım
Karanlıklara saklanmak sanki bir günahkâr gibi
Işıktan ölesiye korkmak kuduz bir köpek gibi
Bana katılan yeni melânetler bunlar işte
Gırtlağımdan içeri kızgın yağ dökülür gibi
Dönüyorum her şeyin başladığı ve bittiği yere
Benimle seviştiğin ve bensiz öldüğün yere
Bencil bir gidişle terk edildim sen tarafından
Sencil bir ölümle geliyorum buluşacağımız yere