Kâinatın bütün mâvisiyle baktın
Ve gördüğümüz rûyayı sen yarattın
Sıska öküzlerin sayılan kaburgaları
Körük gibi indi kalktı toprak yollarda
Çarşı pazar zerzevâtı değil
Milyon bebenin krom emziği taşındı
Sefillerden sefil, asillerden asil kağnılarda
Pek silik yorgun patikalarda
Herkes gülerek yürüdü ölüme
Çünkü herkes emindi;
Değecekti öldüğüne
Bilemezdi bu sert dağlar
Kırmızı atlas kumaşla kaplanacağını
Deri çizmelerin izinden
Bir cumhuriyet doğacağını
Çünkü kapkaranlık dehlizlere sıkışmış
Yaşayan cesetlerdik
El nanıyla çürür
El diliyle çilerdik
Sonra sen açtın kapısını mahzenin
Yağdı üzerimize ışık
Biz üzerine yağdık
Ölüverdi bin yıllık karanlık
Bu memlekete
Balkanlar’dan bir kez sıcak geldi
O da fazla durmadı
Otuz sekizde gitti…