Tanrı’yı kuşanmış günahlarım
Kırmızı bir pelerinle örtünüyor
Bin ahit değerinde sözlerim
Kum gibi dağılıyor
Kopuk kollarım
Eksik ayaklarım
Yanık yerlerimden acı dökülür
Böyle bir yakınmaya anca sövülür
Çizik çizik, kesik kesik kanıyor
Şehrin yaraları sokaklar
Kıpkırmızı
Ve ışıl ışıl kanıyor
Uzaklardan duyulan belli belirsiz
Ud tınısı uçuyor
Tutun! Kaçmasın güneylere!
Tınılar bu göklerden kaçıyor
Kalk ey beşer-i nisyâ!
Mermer sığınaklarınıza dayandım
Sürüklendim kapınıza kadar
Vicdânsızlık seline kapıldım
Açılsın şehrin kapıları ardına kadar
Aksın milyon cerahât karanlıklardan
Fâhişeler, ucûbeler, pespâyeler
Sökün etsin gizlendikleri kuytulardan
Ağlasın çocuklar, aç kalsın bebeler
Doymuşken bunca pisliğe beşeriyet
Şeytan bile aklamaz bu Sırat düşkünlerini
Hepsinin kalbinde fecr, ağzında necâset!