Beyaz

Değdi tenime
Va’d ettiği acısıyla
O sivrilikten damlayacak
Zehirli beyazlığıyla

Titreyen ellerim bağırıyor
Kasılan vücudum esir
Kendi akşamlarımı yarattım
Güneş gibi batırdığım bu zehir
Eritir acıyı, kurşunu eritir

Erimiş kurşun gibi sıcak
Deli yılkılar gibi koşturacak
Ne morarmış damarlar
Ne çürüyen derim
Bundan şikâyetçi olacak

Plastik, şeffaf bir melek
Sivri dudağını dokundurunca
Dünya Cennet, bedenim kelebek olacak
Yalansa ne kadar yalan?
Yaşadığım hayat kadardır, inan…

Beni başlatan hayat suyu
Ve beni bitiren hayâl suyu
Beyaza bürünmüş kâtiller
Biri doğurarak öldürür,
Biri uyutarak güldürür

Velhâsıl,
Beyaz değil mi mutluluk?
Beyaz değil mi ölüm?
Beyaz değil mi kundak?
Beyaz değil mi kefen?

Hayattan aklanmak için
Şimdi beyazı zerk etmek lâzım
İçimde dolandırmak lâzım

İşte oluyor…
Hayâlet gibi süzülüyor etimde
Esir olduğum lânet gençliğimde
Çürüt beni, çürüt ki dağılayım!
Uyut beni, uyut ki unutayım!

İniyor perdeler,
Bu garip kızıllığa uçan kuş yok
Meltemsiz bir günbatımı bu,
Sabaha varan gecesi yok

Gecesi yok…
Gece yok…
Gece…
Yok…