Kıvam

Göz değiyor
Tanıdık tarlalarda
Yeni yeni kuytular
Benim gibi yapmışsın
Göğsündeki evlere, yollara
Mayın döşemişsin
Başlarını yaslıyorlar
Ama geri sayan saatleri duymuyorlar
Bilmedikleri şeyler var, değil mi?
Küçük, güzel ayaklarının altına
Ne cehennemler sakladın…
Çekiştirdikçe senin dudaklarını
Geriliyor diline doladığın ipler
Gülümsemenin ardında saklı
Onlara doğrulttuğun namluyu görmüyorlar
Ne olacağını bilmek
Ne ağır…
Bilmezliğin mutluluğundalar
Sonsuzluk aldanışındalar
Bırak
Biraz daha oyalansınlar
Sonra nasıl olsa
Gideceksin,
Gidecekler,
Gideceğiz
Zamana râm edip
Tükeneceğiz

El değiyor
Deniz gergin
Deniz kıpırdanıyor
Nefes nefes dalgalanıyor
Konuşmak lâzım ama
Ağızlar kayıp
Kelimeler yastık altına süpürüldü
Çizgiler aşılıyor,
Sınırlar darmadağın
Yok artık bilinen bir ayıp
Belki biraz utanmak üstünkörü
O da cilvenin şânından
Ki hızlı geçecek bu sahne
Haz almasıyla başını geriye atıp

Dudak değiyor
Ejderha soluğu
Kor demir
Buğu tutmuyor ki ismini yazayım
İbrahim’in ateşine
Ağzıyla su taşıyan karıncayım
Bir damla, bir damla daha…
Susuzlukla kıvranıyorum
Bunca kan ter arasında
Bir yağmura duâ etsem bile
O yağmura çok uzaktayım

Ten değiyor
Arzın merkezi olmuşuz
Bir demir çekirdeğin üzerinde
Eriyik akıyor
Aramızda kalsın ama
Bu ateşten Tanrı pek korkuyor
Yarım kalmış şiirlerin geçit töreni
Yıkılan mısrâların altındayız
Ne bulduysak bu yıkıntıdan
Temâsımızla canlanıyor

Dil değiyor
Tomurcuklanan kelimeleri
Ayaz vurur
Ürpertir üstelik
Tüyler diken diken olur
“Hani konuşacaktık?” diye düşünürsün
“Ne konuşacaktık?” derken unutursun
Bir dil, bir insan filân değil
Sen insanı lisânsız avutursun

Can değiyor
Şimdi denizde gelgit zamanıdır
Yükselir sular
Taşar kuytulardan
Kıyılarda eller pürtelâş
Her çizgiye koşturuyor

Ve sonunda geldik
Sevgilim, pek yorulmuşuz
Büyük başlayan hazlarla
Kıvâmını bulmuşuz