Şizofreni

Bak bu da bitti işte…
Gün dediğin rakıya benzemiyor
Hayat çalsa da ağzına tadını
İnan dostum, içtikçe içesin gelmiyor

Kireç gibi bembeyaz cesetlere benzer
Karanlığın içinde oyulmuş koridorlar
Ne çok ses çıkartır bilmezsin
Sâhibi görünmeyen telâşlı ayaklar
Seninle buraya geldiğimizden beri
Bir türlü alışamadık
Anlayamadı da zâten bizi tümden
Koridor rengi önlüklü ahmaklar

Sen git şimdi, otur köşeye
Otur dinlen biraz
Kabûl etmesen de dostum
Sen de yaşlandın biraz
Üzülme ama, sen tek değilsin
Burası öyle bir yer ki,
Hayâller bile yaşlanır
Ki sen hayâl değilsin…

Of be! Şu duvarların hâline bak!
Seksenlik ihtiyarın yüzüne dönmüş
Her yanı çizik içinde
Her yanı alfabesiz bir kitap
Çentik çentik günler işlenmiş
Bu çentikler aslında ray imiş
Üzerinden gelip geçen umut trenleri
Dipsiz tünellerden dönmezmiş

Sen ne kadar sessiz konuşuyorsun!
Bunca patırtının içinde kayboluyorsun
Hani şu gönül gözüm de olmasa
Flû bir tanrıya dönüşüyorsun
Dal eğilir pencereden, ay eğilir
Senin bu varlığına zaman eğilir
Bir meczup serencâmı gibi
Yolunda gönlüm eğilir

Heyhat! Oysa neler demiştik bir zaman…
Yolumuz Çin Maçin midir? Ya da Fîzan?
Acımam ben bu ayaklara, paralansınlar
Sen gibi dost varken aldırmaz insan
Ama ne ara biz buraya düştük?
Ve ne gariptir ki, ikimiz de düştük
Ben seni hayâl ederdim bir uyku arası
Sen beni yoktan düşlerdin bir kuşluk

Anlamaz değil mi gerçekten?
Anlamaz hiçbir Âdemoğlu bu dilden
Sen gibi dilsiz, ben gibi sağır
Bunca kelâmı ederken
Tek bildikleri bağırmak çağırmak
Ve bir de bizi buraya bağlamak
Sanki ellerimiz konuşurmuş gibi
İplerle susturmaya çalışmak

Olsun bakalım, bu da böyle olsun…
Üstümüzde koridor rengi bir kemerli aba
Bedenimiz tutsak edilmişken bir yatağa
Kanımızda kim bilir hangi zıkkım dolaşır?
Uyuşuk bir iyilik hâli çöker dimağa
Ama bak yine buradasın, yine buradayız
Biz her zaman kendi dünyamızdayız
Bırak onlar yaratılmışlarında kıvransın
Biz yarattıklarımızla yaşarız