Kategori: Risâle-i Dârü’l Cünûn
Kâbus
Dünya kadarBir yerden düştümİstanbul kadarBir yara açıldı SızlanmamalıÇıt çıkarmamalıÇünküAcıyı büyütür insanÖzümüz toprak ya,Bit kadar tohum…
Tedirgin
Çıtkırıldım bir sessizlikteyimSanırsınBir kelime ile öleceğim Gece aynadırKırsan bir uğursuzlukBaksan bir huzursuzlukSarar başını İşte bundanGözlerimi…
O
Kâinatın bütün mâvisiyle baktınVe gördüğümüz rûyayı sen yarattın Sıska öküzlerin sayılan kaburgalarıKörük gibi indi kalktı…
Circulus Vitiosus
Ten düzlüğünde koşturanSavaş arabalarım varBir ordu dolusu terim var Başımda görkemli tacımlaBu coğrafyanın kralıyımKadınlığının Sezar’ıyım…
Ardından (Horror Vacui)
Tik, tak, tik, tak…Gözler açılırKadifeden ağır bir perde gibiEnse köküne saplanmış bir mermiBu ağrı hiç…
Konfüzyon
Yağmur yatar caddelerde,Çırılçıplak…Üzerinde şehrin ruj izleriKimisi soluk, kimisi parlak Bu çıplak ten üzerindeBir asalak gibi…
Sarı Ağa
Bir mâvi sabah, bir mâvi denizdiBu mâvilikle sevişen bir yelkenliydiUzunlardan uzun dört direğiAştığı yollar kadar…
Dilek
Herkes bir ân gelirVe ölmeyi diler… Meselâ sidik gibi bir yağmur yağarken…Oysa herkes birkaç damlayı…
Buruşuk Kelebek
Aşınmış kadifesi,Ama yine de iş görürÜzerinde sere serpe uzandığı bu kanepeKim bilir hangi zamandan düşmüştür……